Söz süngünün ucunda

Devrimizden  yüz yıl önce, o zamanki devletimiz, yürümemiş bir deneyime ikince defa baş vurarak bir Millet Meclisi meydana getirmiş. Adı “Meclis-i Meb’usan”  Bu Meclisin açıldığı gün memlekette şenlik şadımanlık olmuş, evlere bayraklar asılmış, her yere zafer takları kurulmuş, halk yollara dökülmüş, neş’e sürur, gülüş cümbüş bacayı sarmış.

“Hür ve adil” seçimle gelen milletin temsilcileri yüksek yerlere çıkıp nutuklar atmışlar, liderler kalabalıkların nabzına göre şerbetler dağıtmışlar. Şairler şiir söylemiş, müzikten anlayanlar marşlar yazmışlar. Herkes bu marşları sokaklarda, caddelerde, salonlarda “canü gönülden” bağıra bağıra söylemiş. Bunlardan birinin güftesi şöyle:

Osmanlılar oldu bu gün muzaffer
                   Feth etti yeniden vatanı asker
                   Açtı meb’uslara yolu süngüler
                   Yaşasın Niyazi, yaşasın Enver

Niyazı ve Enveri bilmeyen yok... Resneli Niyazi ile Enver Paşa halkın sevgili önderleri.. Bunlar devletimizi kurtaran, Fransız ihtilalinden aceleyle tercüme “Hürriyet, musavat, uhuvvet= özgürlük, eşitlik, kardeşlik” üçlüsünü vatana ithal eden halk kahramanları.. Tıkanan rejimin kan damarlarını açan, yalpalayan devlete ümit ışığı sunan, tökezleyen sisteme can veren adamlar. Tek gözlü müthiş dev Golyat’ı bir vuruşta yere seren Hz. Davud Aleyhşisselam’ ın bu gün yaşayan torunları.

Seçim, yapmışlar Meclis kurmuşlar. Ne var ki bu Meclise giden yolları “süngüleri” ile açmışlar. Asker ya bunlar.. Başka nasıl olacaktı.. Askerin işi süngü, tüfek, tank, top.. Marş’ın ikinci satırında apaçık belirtildiği veçhile vatanı yeniden fethetmişler... Ne var ki eski Fetihler “küffara” karşıydı.. Olsun,. bu defa da iç küffara karşı zafer kazanmışlar...

İşte bütün sır burada, üzerinde rahatça nefes aldığımız şu toprakları bizlere hediye eden kahraman ordumuz yüz yıldır yabancı düşmandan çok iç düşmanla savaşıyor. Bunu kendine meslek edinmiş, bir gün iç düşman yok olursa, onun da mesleği sona erecek.. Bütün planlar bu yolda. Ortalıkta hiç düşman olmasa bunlar yeldeğirmenleri ile savaşacaklar.

Osmanlı İmparatorluğunu Söğüt yaylasının koyun tüccarları kurmuştu,  bu yüzden o devlet dağılana kadar uyruklarından “agnam= koyun ” Vergisi alamadı. Cumhuriyeti de Paşalar kurduğu için bu işi asla elden bırakmazlar.

Süngü hucumu ile seçim, süngü gücumu ile Meclis, süngü hücumu ile Anayasa, süngü hücumu ile Demokrasi.. Süngü hücumu ile ekonomi, herşey.. Söz süngünün ucunda.

Türkiye'de kurulan Cumhuriyet ve Demokrasi'yi ağırlıkla askerler kurduğu için bu hal eşyanın tabiyatına uygundur.. Eğer bir gün Devletimizi, Osmanın torunlarının elinden çekip alan ilk Cumhuriyetin sivil kadrosu   kadar güçlü bir  idare çıkarsa, onu çıkaracak ortam,  işleri doğrusuna yöneltebilir. Yoksa şimdilik balta balyoz, süngü tüfek.. Fırtına general, saldıray teğmen.. Bunlar gemideki haini bulamayınca toplu intikam için kendi teknesini batırmaya kalkan öfkeli kaptan...

“Enver” in iki harfinin yerini değiştirmişler “Evren” olmuş. Birilerini “darbe yapacaktı” diye tutukluyorlar. Eskiden darbe yapmış şanlı Paşamız da Güney sahillerinde resim çizıyor.