Patrik Çarmıha gerildi


Osmanlı madalyalı Patrik hazretleri

Fener Rum Patriği Bartholemeos bir televizyon programında “Kendimi çarmıha gerilmiş gibi hissediyorum” dedi… İyi ya, bundan büyük ibadet mi olur ?  Hırıstiyanlar Cenabı İsa Ruhullah aleyhisselamın  gerildiği rivayet edilen ve adına çarmıh denilen, dört çiviyle birbirine çakılı iki tahta parçasının sembolik görüntüsünü,  iki bin yıldır göğüslerinde taşıyorlar. Eğer patrik kendini oraya çakılı hissetiyse mubarek olsun. Hakk C.C. niyetini ve ibadetini kabul etsin.

Patriği kim çarmıha gerdiyse büyük hizmette bulunmuştur. kendisine medyunu şükranız. Böylece 1700 yıllık makamın  sahibi “primüs im pares” (birincilerin en birincisi) kutsal Peder, evliya makamına ulaşmış demektir. O artık Tarsuslu Aziz Pavlos gibi yüce bir mertebe sahibidir. Fahişe imparatoriçe Teodora’ya karşı çıkarak İstanbul’dan Kayseri’ye yürüyerek gitme cezasına çarptırılan Ortodoks Kilisesi’nin  en değerli insanı, “altın ağızlı” lakabını taşıyan  Sen Jean Christostomos gibi adı Kilise tarihine altın harflerle yazılacaktır.

İstanbul’un fethinden sonra sultan Fatih’in o zamanki patriği neden çarmıha gererek göğe yükselmesine ön ayak olmadığını ? şimdi ben  merak ediyorum. Sultan Fatih böyle bir davranış bir yana, fetih öncesi dönemde kötü ellerde kaldığına işaretle makama karşı çıkan Scolariüs Gennadiüs’ü dahi Pamakaristos Kilisesinde patriklik tahtına oturtmuş ve yetkilerini sağlayarak savaşta tahrib olan Kilise’yi ihya etmiştir. Fener’in papazları bu tarihi gerçeği pek iyi bilirler.

Patrikhane yüzyıllarca Osmanlı hükümdarlarının koruması altında yaşamış bir Türk Müessesesidir. Dünya devleti Osmanlılar, yönettikleri uçsuz bucaksız topraklarda kendilerine cizye ödeyen Hırıstiyan teb’a’nın dini ihtiyaçlarını düzenlemesi için ona önemli bir devlet hizmeti vermişlerdi.. Fener Rum Patrikleri devlet protokolünde Şeyhülislam’dan sonra geliyordu. Her ne kadar Fetihte Ayasofya’dan taşınarak Fener’e kurulan Konstantin’in tahtında oturuyorsa da Patrik hazretleri, göğsünde Haç’ın yanında, Osmanlı arması taşıyordu.

Patrikhane asırlarca Devletle uyum içinde yaşamıştır. Bu güzide dini kurumun yönetimle ters düşmesi  eski tarihle “93 muharebesi"  adı ile anılan doğu-batı  iki cepheli ünlü “1877-1878 Türk Rus” savaşından sonradır. Çok acıdır ki bu savaşta yenilen Osmanlı askeri gücü, Rusların o zaman Ayastafonos denilen İstanbul’un batısındaki Yeşilköy’e kadar gelişlerini engelleyememiş ve  Patrikhane, hem savaş’ın sonucu, hem Rus yürüyüşu ve hem de Fransız ihtilali’nin etkisi ile Osmanlı İmparatorluğuna düşman kesilmiştir.

İplerin bu tarihten sonra kesin olarak koptuğu anlaşılıyor. Sultan II. Mahmut döneminde Patras eşkiyasına destek sağladığı gerekçesi ile musahip Halet Efendi’nin emriye, II. Gregoryos’un meşhur üçüncü kapı önünde asılması ile başlayan gerginlik, bu savaştan sonra zirve yapmış ve Fener Rum Patrikhanesi, varlığının sebebi olan  Türk devletleri ile bu gün de süren bir savaşa tutuşmuştur.

Patrikhane’nin hem Yunan isyanlarında ve hem Ortodoks kilisesine bağlı Rus saldırısında din kardeşlerinin yanında yer alması doğaldır. Ancak bu doğallığın içinde Türk Devletinin kendini savunması da doğaldır. Klepler tarafından yüz binlerce Müslüman’ın kalelerde doldurularak yakıldığı korkunç Yunan isyanları ve Koca bir  Rumeli kıtasının elden çıkarak Osmanlı Devletinin en az 20 milyon insanının hayatına mal olan “93” muharebesinde düşmana habire göz kırpan bu kuruluşa, Türklerin “hoş geldin” demesi beklenir miydi ?

Helal olsun Türk devletine !  Çarmıha gererek evliya yaptığı Patriğe bizim için de dua etmesini rıca ederiz. Kimbilir belki de gizli gizli müslümandır. Hakk hizmetini makbul tutsun.