Din ve Devlet

Hiçbir devletin zulmü kıyamete kadar sürmez, hiçbir siyasi kuruluş insanlara zarar vermeye başladığında ayakta kalamaz. İ**nsanoğlu’**na mutluluk vaad ettiği halde onun kuyusunu kazmaya başlayan hiçbir kamu düzeni, zamanların sonuna kadar egemen olamaz.

Biz geçen hafta Avusturya’nın Carnuntum kasabasında bunları öğrendik. O gün orada karşılaşan aklı ve yüreği sağlam kişiler, zamanımızdan 17oo yıl önce olmuş bir olayı konuşurken aslında bu gerçeği, bir kere daha kuvvetle insanoğlu’na haykırdılar.

Geçmiş çağlarda o zamanki dünyanın yarısından çoğunu ele geçiren Roma İmparatorluğu, çatısını kurarken kullandığı eski putperest inançlarının eskimesi üzerine  ortaya çıkan, yeni din oluşumlarına karşı gelerek insanlığın en âdî ve kanlı  zulüm çarklarından birini kurmuştu. Ayakta kalamadı.Yönettiği muazzam alana yayılmış halklara din özgürlüğü tanıyan 313 Milano bildirisi bu devletin sonu oldu. Sonra yıkım başladı. Mesaj bitmiş devlet kapanmıştı.

Yaklaşık aynı topraklar üzerinde beş yüzyıldan fazla egemen olmuş Osmanlı İmparatorluğu dünyayı İslam dini ekseninde “inananlar ve inanmayanlar “olarak ikiye ayırmıştı. Batı  “dar ül harp” savaş alanı, Doğu “dar ül sülh” barış alanıydı. Bu görüş beş asır sürdü. Devlet beş asır inanmayanlarla savaş etti, inananlara sulh vaadinde bulundu. Bu da yürümedi. İnanmayanlar sonunda seslerini yükselttiğinde onlara özgürlük vermek zorunda kaldı. 3 kasım 1839’da Padişah iradesiyle okunan Tanzimat Fermanı bu devletin sonu oldu. Mesaj bitmiş devlet kapanmıştı.

Asrın başında Avrupa’nın doğusunda ve tüm Asya kıtasının kuzeyinde “Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği” adıyle bir devlet kurulmuştu. Bu devlete hâkim olan ideoloji “Komünist” adı altında insanlara ekonomik ve siyasi eşitlik vaad ediyor ve “Homo Sovieticus” tarifiyle yeni bir insan modeli çiziyordu. Bu da yürümedi. Kütleler halinde insan öldürüldü, “sınıfsız toplum” adına toplumun en ileri sınıfları yok edildi. Yalanlar söylendi, vaad edilen mutluluk bir türlü gelmedi. Devletin son başkanı Perestroika: üç atlı araba, **Glasnost:**ayna adı altında açılım programları sundu. Bu da o devletin sonu oldu. Meclisi toplanamadı. Bir sabah bayrağı indirdiler. Mesaj bitmiş devlet kapanmıştı.

Atlantik Okyanusu’nun ötesinde “Yeni Dünya” kıt’asında Anglo-sakson kökenli bazı aydın ve vicdanlı kişiler “Özgürlüğün” en son türkülerini söyleyerek asil bir devlet kurmuşlardı. Bu yeni vaad hepsinden üstündü. Ancak bu devlet son zamanda “terörist”lere takılarak dünyayı "hayır ekseni" ve "şer ekseni" diye ikiye ayırdı. Bir ülkenin açlarını bir yıl doyuracak kadar parayla ürettiği bombaları, o aç ülkelerin üzerine bir günde boşalttı…  “Özgürlük” mesajı silindi ama kapatma işlemi uzun süreceğe benziyor.

Yıkılan Osmanlı devletinden sonra Anadolu yarımadasında mert bir generalin önderliğinde savaştan kalma eski Osmanlı subayları ile yenilgiyi hazmedememiş orta sınıf yürekli halk aydınları Ankara’da bir devlet kurdular. “İmtiyazsız sınıfsız” bir topluluk vaadiyle yeniden dünya sahnesine atıldılar. Yeni devlet halk iradesine dayanan sağlam bir yapı ile ortaya çıktı. Ancak ekonomik ve sosyal  sıkıntılar “imtiyazsız sınıfsız” tümcesini zamanla etkisiz kıldı. Halk iradesi gerilerdi. Devletin Doğu’su **Batı'**sına darıldı. Sağlam Mesaj sislenmişti.

Anlaşıldığına göre insanlara hukuk vaad ederek bir araya gelen devletler başlangıçta şirin gözüken bir ideolojinin arkasına sığınarak ilerde en ağır cinayetleri işleyebiliyorlar. İdeolojinin kalınlığı ölçüsünde saklanabilen bu cinayetler, bir gün fazla gelip saklanamaz olduğunda o devletin de sonu geliyor ve dükkan kapanıyor.

Carnentum toplantısı halklara din özgürlüğü tanıyan “313 Milano Bildirisinin” anılması ile sürecek bir dizi toplantının başlangıcı oldu. Bu bir turistik eylem veya tanıtım alanı değildir. **İstanbul’**un kurucusu ve Roma’nın efsane kralı Konstantin  altına imza atığı bu ilginç kararla, bir dini, yaşlı İmparatorluğunun resmi dini ilan ediyordu.

Böylece yeryüzünde kurulan her devletin başvurduğu “ilahi formüle” sığınıyor ve devletini yeni bir dinle güçlendirmeyi deniyordu. Bu “din- devlet” ilişkisi  1780 Fransız devrimine kadar sürecek ve ondan sonra dinsiz devletler çıkacaktı. Şimdi 229 yıldır bu sürecin içindeyiz.

Devletin dini olur mu ? diyorlar, bakalım ilerde ne diyecekler.

![](../uploads/image/asker 2.JPG)     ![](../uploads/image/asker 3.JPG)