Madalyon'un iki yüzü


Gülen Kertenkele Nedret

-bu gün neden nefret ediyorsun ?
-Herşeyden…
-Nasıl yani ?
-Herşeyden dedik ya, yerden, gökten, yukardan aşağıdan, önden arkadan her şeyden, senden bile nefret ediyorum.
-Benim ne kusurum var ?
-Yürüyüşün., iki yana salınarak gidiyorsun, doğru dürüst yürüsene, kuyruğunu koyacak yer bul...
-Beni Yaradan böyle yaratmış.
-Ben de senin gibi önceden dört ayaklıyken sonradan böyle oldum.
-İyi… bir gün ben de senin gibi iki ayağımın üzerine kalkarım.
-Kalkamazsın.
-Neden ?
-Çok salaksın da onun için.
-Sen de salak olsana.
-Ben Nefretim, nefret ederim, bu yüzden ayaktayım, aşağılardan nefret ettim ayağa kalktım, senin gibi nazik, kibar olsaydım, yerde sürünmekten kurtulamazdım…
-Evet ama ben yaşamımdan şikayetçi değilim ki,
-Olamazsın, ne yaşam gördün ki ?
-Kendime göre bii şeyler gördüm işte.
-Ama hep alttan baktın dünyaya.
-Sen üstten baktın da ne oldu ?
-Gerçekleri gördüm, insanları gördüm, yaratıkların içini gördüm ve nefret ettim.
-Ben de gördüm ama nefret etmedim.
-Yanlış yerden bakmışsın dedik ya…
-Nefret benim adım Nedret ve ben senin cinsinden değilim, sen nefretine devam et, ben kendi işime gideceğim.
-Defooool bir daha buralarda görünme.

  Nedretle Nefret güzelce  anlaştılar. Biri nefretinde sabit kadem eyledi, diğeri yeryüzünde çok ender bulunan bir türden olduğunu bir kere daha hatırlayarak enderliğine şükür etti. Enderin eni boyuna uygun, dişi tırnağına denk, huyu suyu güzel, rengi derisi bakımlı, şanı şöhreti yerinde, kendisini tanıyanları çileden çıkaracak yeteneklere sahip, doğanın eşsiz bir varlığıydı. Savunma yöntemleri vardı, düşünme, çalışma, üreme yöntemleri ile donatılmıştı…. Dedik ya, o eşsiz bir varlıktı.

  Nefret türünün en çarpıcı örneğiydi. O vitrine konmuş ticari bir mal gibiydi, aslında ucuzdu. Her yerde sıradan örneklerine rastlanıyordu, insanlar onu tanır, huyunu suyunu bilir, kendisine bulaşmak istemezlerdi. Ortalığı ayağa kaldırıp her şeyi yakıp yıktığında korkudan kaçışır ama bir yandan da onu seyretmekten gizli gizli zevk duyarlardı. İçlerindeki tahrip duygusunu hafifletirdi Nefret onların. O insanları rahatlatıyordu. Gücünü gösterdiği her defasında  bazıları açıkça sevinç duyardı.

Doğrusunu isterseniz Nedretle Nefret bir madalyon’un iki yüzü gibiydi. Bu maden parçasının bir yüzü aydınlık, parlak, neş’eli, güven verici, hoş ve olumluydu, diğer yanı ise karanlık, sarp, korkunç, kuşku verici ve olumsuzdu… Nasıl oluyordu da bu iki yüz arka arkaya gelmişti.…

İşte bütün sır burada…

Bu sırrı ilerde birlikte inceleyeceğiz.