Kültürsüz Kültür Bakanları

t6hveca9suyq2caprej5lcakozzbqcanb6jg8ca5ovlcdca7apynxca928ii2ca65wx72caf2en1mca5l8ys4ca8aq747cae0cp3wcalv26yncakgjjqyca1of3erca1vf0j2cadcr7b3ca82fn14capex0dp.jpg

Uyuyan Bakan

Kültür; konulara neresinden ve ne kadar baktığınızdır. Hali hazır Kültür bakanımız için Sarıkamış şehitleri konusu**, Sarıkamış**’ın turizm vaad eden karlı dağları ile eş değerdedir.

Türkiye’ye hiç kültürlü kültür bakanı gelmedi. Bunların en kültürlüleri Truvalı Aşil ile Mevlânâ’yı aynı kaba koydular. Birini halk kahramanı, diğerini  “aşk peygamberi” yaptılar.Â

Vaktiyle bir Osmanlı maarif nazırı “okullar olmasaydı maarifi ne güzel idare ederdim” demiş. Şimdi bunlar da gizliden gizliye “kültür olmasaydı kültür bakanlığını ne güzel idare ederdim” diyorlar. Yarın sağlık bakanı da “hastahaneler olmasaydı sağlık işlerini ne güzel çevirirdim” diyecek. Hükümetler kurulurken kültür bakanlığını neden hep kültürsüz adamlara verirler anlamıyorum. Bunda bir sır olmalı.

Kültürlü bakanı sevmezler

Dış işleri bakanlığında “daireden gelen” bakanı sevmezler, her işe karıştığı için… Kültür bakanlığında da kural aynı olmalı, orada daire müdürleri herhalde  bakan kültürlü olursa, her işe karışmasından rahatsızlık duyuyor  olmalılar…Böylece hükümet işlerinde bakanlar ve Daire ikilemi doğuyor. Bazı bakanlıkları bakanlar bazı bakanlıkları da müsteşarlardan başlamak üzere müdürler, üst müdürler, alt müdürler, sekreterler idare ediyor…

Bunu bir zamanlar bir kültür bakanı, Erzurum’da benim de bulunduğum bir toplantıda ağzından kaçırmış ve “ Kültür bakanlarının siyasi tercihlerini öne çıkarmaları zordur” demişti.  Bir Sema treninden sonra akşam bir evde toplanmıştık. Erzurum’un tanınmış kişileri, müdürler, hatırlı devlet memurları, zengin iş adamları ve Bakan. Bana söz sırası geldiğinde Bakana hitaben dedim ki: “Sayın bakanım 170 yıl önce bu dünyadan ayrılan Erzurum’un yetiştirdiği nadir insan “maarifetname” isimli kitabın yazarı, Erzurum’lu İbrahim Hakkı’nın torunları yaşıyormuş. Bunlardan biri vaktiyle Erzurum’daki evlerinin penceresine oturur akşamları “çenk vururmuş”  İşinden dönenler de pencerenin önüne toplanıp dinlerlermiş, Erzurum’lu hanımlar kadıya giderek “kocalarımız evlerine geç kalıyorlar” diyerek şikayette bulunmuşlar. Acaba bu “çenk” henüz ailenin elinde duruyor mu ? Vaktiyle yörede pek yaygın çalınan çenk sazının müzelerinmizde bir örneği yok, emir buyursanız da araştırsalar…” Bakan‘ın şaşkın şaşkın yüzüme nasıl baktığını yıllarca unutamamıştım. Sanki sayın Bakan demek istiyordu ki: “bunca derdin arasında çenk sazına sıra mı gelir ?”

"Çenk"i kim koruyacak ?

Elbette gelmesi gerekirdi. Eğer siz Bakan iseniz bir “Organografya arkeolojisi” değerinde olan bu bilginin üzerine atlamalıydınız. O zaman anladım ki bir insan kendine  “kültür bakanı” dedirtmekle kültür bakanı olmuyor… Ve dostlar  “Çenk sazının” nasıl bir şey olduğunu  hâlâ kimse bilmiyor. Eğer o gün sayın Bakan bu konuyla ilgilenseydi, emirler verilseydi, bizde alınan vergilerle ayakta duran Kültür Bakanlığı teşkilatı harekete geçseydi… “Çenk bulunsaydı…”  bir müzeye konsaydı… Destur, ne uzun işler değil mi ? Kimin aklına gelir ki ?

Kültür bakanlarının siyasi tercihlerinin daire müdürleri arasında kaynamasının sebebi bu teknik Bakanlıkta Daire müdürlerinin bilgiden yana daha güçlü olduklarındandır. Ancak anlaşılan onlar da başlarına fazla iş açmamak için suskunluğu tercih ediyorlar. Ayrıca her bakanlıkta gelenekler vardır**,** bu bakanlığın da gelenekleri arasında bulunan “kültürler arasındaki denge politikası” tüm şiddeti ile sürüp gitmektedir. Buna göre Türkiye Kültür bakanlığı için  bu topraklarda bin yıl sürmüş olan Türk-İslam kültürü ülkenin tarihinden gelmiş geçmiş olan çeşitli kültürlerden bir tanesidir. Lidya veya Frikya kültürü gibi. Yahut Roma...her neyse.

Kültür Kimlik değil mi ?

Bunu eski bir bakan “Kültür bakanlığı sadece Türk-İslam kültürü ile ilgilenmek zorunda, değildir” diyerek ifade etmişti. Türkiye’de Türk kültürü ile meşgul olanlar, teklif edilen diğer kültürlerle veya temelsiz, çağdaş melez, halkın heyecanlarına hitap etmeyen, sair yabancı kültürlerle rekabet etmek zorundadırlar. Rekabet şartları eşit olsa sorun yok ama bu acımasız ucubet piyasasında Bakanlık, Türk kültürü önerisi ileri sürenlerin yanında değildir. Tercihi evrenseldir. Ne tuhaf değil mi ? **Türkiye’**de **Türk kültürü’**nün reklamını yapıyoruz…Bunlar yerli kültürü “milli kimlik” olarak değil de turistlere gösterilecek elma şekeri olarak algılıyorlar..Hak hizmetlerini kabul etsin.  Ne **diyelim.**   Â