Fuhşu edebî piyasası

2463597_0.jpgÂ

Hürriyet gazetesi bundan bir süre önce “artık çıplak kadın haberi ve resmi koymayacağım” diyerek okuyucusuna söz verdi. Sadece “haber niteliği bulunan” kadın resimlerine yer vereceğini gerine gerine ilan etti.

Bir namus gösterisine soyunduğu belliydı… Zira kendi önerisine “haber niteliği taşıyan haberler” şartı koymakla zaten işin sigortasını kurmuştu. Okuyucu bu noktaya dikkat etmedi.Â

Böyle bir tavrın “reiting” merakından öteye geçemeyeceğini biz o zaman söylemiş “inanmayın geri dönecekler “ demiştik. İşte bakın nasıl döndüler. Aşağıdaki liste Hürriyet gazetesinin 3 aralık 07 tarihli internet gazetesinde, ekranın  sağında yer alan haberlerin başlıkları listesidir:

Bir zamanlar adı masum kızdı

Silikon felaketi !

sutyenle sokağa fırladı

Vücudumu seviyorum, kime ne

Yüz vermedim diye işimden oldum

Çıkma teklifi reddedildi

Ne oldu senin bebek yüzüne

Bu haberlerin “haber niteliği olduğuna” inanabilir misiniz ? Yarım yüzyıllık gazetecilik yaşamıma karşın ben asla inanmıyorum. Nasıl inanılabilir ki ?

Gazetenin yayınlarını izlerken insan kendini sanki bir “porno” filmi seyreder gibi görüyor. Ben izleyici  olarak “porno” film seyretmek istesem neden bir günlük gazeteyi açayım ki ? Doğrudan “Porno” açmak yerine… Eğer kanunlar ve yönetmelikler böyle bir davranışa İzin vermiyorsa, Hürriyet gazetesi bu ülke kanunlarının dışında mı ?

64 kuşağından bir arkadaşıma sordum:”neden böyle yapıyorlar” Halen önemli bir gazetenin genel yayın müdürü olan arkadaşım cevap verdi: “ciddi haberleri okutabilmek için” yani açık saçık resimlerin arasına ciddi haber koyup onları da okutabilmek için öyle yapıyorlarmış.

Bir ülkede haberin iyisini kötüsüne bulaştırıp öyle okutma geleneği çıkmışsa o zaman gazetenin değil okuyucunun namusundan şüphe etmek gerekir, acaba bu mantık silsilesinin bir yerden kopukluğa uğraması mümkün müdür ? Okuyucunun bu hale gelmesinde acaba o gazetenin suçu bulunabilir mi ? ki ben buna yürekten inanıyorum.

Gazeteler bir ticari meta olduğunda bu gelenek başladı. Her patron kendi müşterisini hedefleyip imalatına o müşteriye göre yön verdi… “Para yatırdım, satılmayan mala değer vermem…” dedi…ve beyler böylece “fuhşu edebi” piyasasının yüz kızartıcı  rüzgarlarına yelken açtılar…  Helâle haram kattılar… haramı helalin arasında sokuşturmayı meslek edindiler. Kimse bunlara dur demedi… Hâlâ da demiyor… Bu işe girişenlerin resimlerine bakarsanız konu daha büyük bir açıklıkla ortaya çıkacaktır. Yüzlerinde nur kalmadı. Kerhâne patronların  benziyorlar.