Kerpe'de Denize Girdiler

dscf2727.JPG  İmar planı hiç yok... elektriği zar zor bağlanmış, su şebekesi bulunmayan, belediyesi kurulmamış, köy mü ? nahiye mi ? kasaba mı ? ne olduğu anlaşılmayan Kerpe'nin denizindeydi hoca geçen gün... Gaaak. Guuuk. Fazilet ve ben KİA'yı Sapanca'dan Kerpe'ye kadar izledik. Gak. Guk. Arabayı askerden yeni gelen Ahmet kullandı, Hoca yanda, Arkada Murat, sabah erken yola çıktılar. Özdilekte arabayı yıkattılar. Gak Guk... Yolda Fazilet dedi: -Yüzme bilir misin ? -Ben ördek değil kargayım, dedim. -Olsun dedi, sudan korkuyor musun ? -Sen dalarsan ben de dalarım dedim. Kerpe'ye vardıklarında hafta ortası olmasına rağmen kumsal kalabalıktı. Gak.Guk. Arabayı parkettiler, sahilde yer beğendiler, tenteyi, çadırı kurdular. Masalar, bez koltuklar, naylon kilimler, hasırlar dizildi. Çantalar, termoslar, kumanyalar hazırlandı. Gaaark... Guk. Hoca'nın aralarına çadır bezi dikilmiş altı kazıklı bir japon bahçesi var... Önce o kazıkları kumsala saplayıp alan belirlemesi yapıyorlar...Gark. Tısss. (Hayret !) Hoca o paravanayı Pariste yıllar önce seyrettiği Okira Kirosava'nın “Kagamuşa‿ filminde görüp kopya etmiş,gak guk.... –Doğru mu Fazilet...? – evet doğru... Gurrk Guurk. Bu paravana her yaz ortaya çıkar. Geçen yaz Karasu'da görüldü. Önceki yıllar Kilyos'ta, Şile'de, Poyrazköyündeydi...Gak.Guk... Deniz tarafı açık kalacak biçimde alanın üç yanı güvenceye alınıp, altı kazık sert kumsala sağlamca sokulduğunda Hoca'nın masası açıldı, Bezden koltuğu yerine kondu, bu sene geçici kampa bir de ilave var: İki bez koltuk daha... Özdilekten alındı, ithal malı fransız... Onlar da paravananın denize bakan uçlarına iki taraflı yerleştirildi.... Gark. Gurk... İşler bittikten sonra kumsaldan her geçen kişi, başını çevirip “yerleşkeye‿ bakmaya başladı. Gaaark. Guuurk. Hoca dedi ki: “bu yapıda uzun yılların birikimi var, insanlar merak ediyor‿ sonra sıra sıra denize girdiler. Gurk.Gururk... Fazilet – Hadisene, dedi. Hain karga ben suda boğmaya çalışıyor... Yermiyim. Girmedim. Guurk,tıss... Sonra biz iki Karga Kumsalın arkasındaki villaların ağaçlarına konduk. Fazilet gerilere bakarak –Bu villalar hazine arazisinin üzerine ruhsatsız yapılmış...hiç birinin tapusu yok, muhtar senedi ile denize karşı oturuyorlar, dedi. Fazilet bazen mikropluktan yana beni aratmaz. Gark Gurk...Takır tıss. Bir bildiği vardır her halde... Guuuurk. Akşam güneş batana kadar kaldık orada, takır. Tıss. Sonra eşyalar toplanıp, hep birlikte az ötede “kayalıklar‿ denen yere gittik. Aman yarabbi, dünyada bu kadar güzel bir yer olamaz. Karadeniz binlerce yılda kayaları oymuş taştan kaleler yapmış... Gark.Guuuk. Sanki insan eliyle dikilmiş mimarlık şaheserleri. Türkiyede böyle yer var mı ? neden kimse bilmiyor ? Takır, tuuurk.Tısss.Tısss. Ben ilk defa gördüm, kargalığımla hayran kaldım... gurk. gurk. Fazilet'in ağzı bir karı açık kaldı: –Keşke karga olacağımıza martı olsaydık...buralarda uçar dururduk, dedi. –Balık olup denizde yüzsen, bulut olup havada uçsan, dalga olup kayalıklara vursan, duru deniz olup kıyıları okşasan yine de karganın tekisin Fazilet “simurg‿ değilsin ya, dedim. Guuurk.Guk.Tıkır. Hava kararırken yola çıktık. Sapanca'ya girdiğimizde vakit hayli ileriydi.Gark.Tısss.