Kavalcı Amcanın Kavalı

Hoca ara sıra Adapazarında bir müzik derneğine gidiyor, eski arkadaşları var, yeniler var, falan filan gaak. Guk. Gece Sapanca'ya eve dönüyor. KİA'yı kullanacak birini bulursa gidiyor, bulmazsa gitmiyor. Gaaak. Ayrıca Adapazarında Bosna Caddesinde bir kebapçı dükkanı var oraya da postu seriyor. Gaaak.Guruk. Biz faziletle kaldırım taşlarına, ağaçlara, pencere kenarlarına konup içeriyi seyrediyoruz. Hoca önce bir “ezo gelin” çorbası içiyor. Zaten o dükkanda başka çorba yok... Geçen hafta da 1,5 Adana söyledi. Doktor Aptullah'ın saçını başını yolarak feryat figan kopardığı tüm perhiz alarmlarına inat, ne bulursa iman kuvvetiyle götürüyor...Gak.Guk... Fazilet dedi ki –Fazla uzatma o işini bilir, geçen hafta Sapanca Kemer mezarlığından Tezcan'ların aile mezarlığına yakın yerden yer aldı... Guruk...Hı...Hı... Siz faziletin faziletliğine bakmayın ara sıra şom gagasını açtı mı şeytana taş çıkartır. Gak...Guk. Neyse, yemek faslı bitince Şehrin kıyısındaki Erenler semtinde müzik derneğine geldiler. Hava soğuk, dışarda kar yağıyor. Hoca içeri girdi. Hoş beş...el öpmelerden sonra gürül gürül yanan sobaya yakın bir yere oturdu. Gak.Guk.Gaaaak. Isınıp etrafa bakınmaya sıra gelince gözü bir yerlere takıldı. Fazilete baktım o da farketmiş... Hoca orta yaşlı esmer bir adama dik dik bakıyor,adamın elinde bir şey var, Fazilete sordum – Ne o ? –Kaval, dedi. Gaaak.Guk... sonra kısık sesle kulağıma bir şeyler anlatmaya çalıştı. Söylediklerinden anladığıma göre Hoca'nın seçimine uğramış bu dernekte ney çalınıyor, tanbur, ut, keman çalınıyor ama kaval çalınmıyor, çünkü burası folklor derneği değil “tasavvuf müziği” derneğiymiş. Gak Guk. Anladım... Hoca adama kafayı taktı... şimdi bir yolunu bulup onu azarlayacak. Derken buldu. Gak.Guk... Adam kavalını bir ara torbasına koymuştu, sonra uzandı almaya çalıştı, uzun zamandır yan gözle, hareketlerini izleyen Hoca fırsatı kaçırmadı – Koy onu yerine şimdi ilahiler çalınacak, seni sonra dinleriz...diye gürledi. Gak Gaaak. Fazilet ortalığın karışacağını anladı kuyruğumu çekti... – Sakın bir muzurluk etme, bakalım ne olacak... dedi. Gak.Guk. Kavalcı amca şaşırdı, beklemediği bu tepkiden sıkıldı, Şef'in yüzüne baktı, kısık bir sesle – “dem verecektim...dedi. Hoca hiç gerilemeden – Sonra verirsin...dedi. Olan oldu... gak.guruk. Hoca adamı yere serdi ya, ben biliyorum, şimdi ona acıyacak... gönlünü almaya çalışacak... garip adamdır kırar döker, sonra pişman olur... Gaak guk. Aslında pek yanına sokulmaya gelmez ama Faziletle birlikte kapıldık işte... Gak guk... Toplantının sonuna doğru Hoca Kavalcı'ya – Hadi bakalım çal da dinleyelim...dedi. Gak guruk. Pek de güzel çaldı mubarek. İş bitip insanlar dağılırken tahminlerim doğru çıktı. Gaaaak. Baktım Hoca adama sarılmış, heyecanla – Gene gel sen iyi adammışsın, diyor... Fazilete göz attım aptallaşmış –Şaşırma ben Hocayı senden daha iyi tanırım avanak Karga...dedim. Gaaak.takırrr.takırrr (üşüme sesi) Dışarda soğuk gece hükmünü sürerken Adapazarının sisli sokaklarından hızla oto yola çıkan Kia, Sapancaya doğru ilerliyordu. Biz de Faziletle karanlıkta göl tarafına uçtuk...