Eski Dolabı Kurdular

Hoca Üsküdar bit pazarından vaktiyle 20 bin liraya bir gardrop almış, çarşıda 50 liraya Adnan usta'ya gomalak cila yaptırmış... Dolap Üsküdar'daki eve geldiğinde ev bir hafta mis gibi gomalak kokmuş... Bilmem bilirmisiniz ? Gak...gak...gak,gomalak cila cilaların şahıdır. Uzak doğudan gelir. Uç uç böceği gibi bir hayvancağızın sabahleyin güneş doğumunda yaprakların üzerinde gezinirken bıraktığı salgıdır. Kuruyunca o salgıyı alırlar, ince tabakalar halinde paketleyip dünyanın her yerine gönderirler, ustalar onu ispirtoda eritip değerli ahşap mobilyaların üzerine sürerler... Hoca'nın Üsküdar bit pazarından kaldırdığı gardrop şahane bir antika. Masif maun ağacı... Ağaç da uzak doğudan... Dolabın hiçbir yerinde çakılı çivi yok, hep geçme...Kamalı, kavilyalı, tahta kelepçeli bir ahşap şaheseri... Hoca diyor ki : - Bunu pazarda Ahmet'ten alırken bir de karyolası vardı... Yazık ki yer yokluğundan alamadım... Dolap Üsküdar'daki evde, namaz odasında birkaç yıl kurulu durdu. Sonra yine yer kıtlığından Hoca dolabı sökerek tavan arasına kaldırdı...Gak... Geçende ev boşalırken Maun dolap yine gündeme geldi. Hoca :- Bu dolap Sapanca'daki villaya kurulmalı, dedi. Sonuçta birkaç ufak tefek tamirden sonra dolabı bu Pazar Hoca ve Metin Sakarya dört saatte kurdular. Canları çıktı, gece kondu yapar gibi... Eskimiş ve geçmeleri tutmaz olmuş dolap ayağa kalktığında inanılmaz bir asalete büründü.Konaklardan, yalılardan, saraylardan kalmış muhteşem tavrıyla eski saltanatlı günlerine geri döndü. Bir yandan da çenesi açıldı, vaktiyle yatak odalarında gördüğü manzaraları hal diliyle bir bir anlatmaya başladı... Hoca ve Metin bey hayretten dona kaldılar. Bu güngörmüş, manzara seyretmiş dolabın karşısında küçüklük duygusuna kapıldılar... Gak...Gak...Gak... Ben de bahçe penceresinden onları seyrettim. Güldüm durdum. Gülünmeyecek gibi değil ki, iki ihtiyar dolabı dinlerken renkten renge girmeye başladılar... Gak...Gak...Gak...Waaaaaw...Acaba dolap onlara ait birşeyler de biliyor mu acaba ? diye... kızgın kuşkulara kapıldılar...Gak...Guk...Tısss... Dolap kurulup ortalık temizlendiğinde ahşap hengame yeniden sırlara büründü... Bakalım yeni yerini beğenecek mi ? Hoca'nın oturduğu Villa'nın güneyindeki çingene mahallesinde o gün düğün vardı... Klarnet ve darbuka sesleri arasından uçarak uzaklaştım... Dolaba da klarnete de res çekerek Gölün üzerinde batan güneşe doğru uçtum... Sular kararırken İzmit'e vardım... Uzaktan hâlâ dolabın fısıltısı ve darbukalı klarnetin çakırtıları duyuluyordu... Yaaaaw...Gak.Gak.Gak.Takııırrr.