Mafya Tarlasında Piknik

Hoca Cumartesi günü Sapanca'nın güney doğusundaki Fevziye köyüne gitti... Gak...Gak... Gak. Arabayı her zaman olduğu gibi Metin Sakarya kullandı. Metin bey'in hanımı da gruba katıldı. Ben da arabanın üzerinde daireler cizerek uçtum. Belki bir haber yakalarım diye... Gak.Gak... Hoca'nın bu gün konuşkanlığı üzerindeydi. Yol boyunca çenesi durmadı... Köylerdeki Cumhuriyet onaylı Osmanlı tapularının artık geçerli olmadığını, buraların eski sahiplerinin, yeni AB uyum yasalarına göre yakında gelip eski yerlerinin isteyeceklerini falan anlattı durdu. Gak...Gak. Hoca bir zamandır bu konuyu diline doladı...Bölücülük yapar gibi boyuna aynı şeyleri anlatıyor.-İnsanları uyarmak benim mesleki görevimdir... diyor, İyi de ne faydası olacak ? gak..guk.Hırr... Fevziye köyünün deresine vardıklarında saat dörde yakındı. Hoca'nın burada hep gelip oturduğu bir yer var, hatta köylüler buraya Hoca geliyor diye nehir kenarını düzleyip tahta masalar koydular. Gak. Cumartesi olmasına rağmen ortalıkta kimseler görünmüyordu. Hoca – yarın gelirler... dedi. Çantalar açılıp, torbalar boşaldığında piknik masasının üstü bayram yeri gibi şenlenmişti. Az sonra aygaz tüpünün üzerine saç konup sucuk ve kanat pişirildi. Hoca – Ormana gelip de ateş yakmak yerine aygaz tüpü kullananlar doğaya hakaret etmiş olurlar...dedi. Gak...Gak...Gak... Üç kişilik ekip karnını doyururken ben çevreyi dolaşmaya çıktım... İnanılmaz güzellikte bir yer, her taraftan sular akıyor, çağlayanlar havuzlara doluyor, dereler şırıl şırıl. İkindi güneşi çınar yaprakları arasından neş'eli ışık oyunlarına girişiyor. Burada iç sıkıntısı yerlere dökülüyor, sulara karışıp gidiyor...Gak,Gak. Ben kargayım anlamam, ama görünüşe göre burası Cennet örneği bir yer... Biraz ötede eski bir sendikacının balık çifliği var...Dağlardan inen billur sularda nazik tenli balıklar üretiliyor... Koyu yeşil vadide dolaşırken birkaç karga peşime takıldı... Havada tanıştık, aşağıda rumlardan kalma eski bir değirmen gördük... Oraya inip laflayalım dedik... gak...gak... Aklıma geldi – Bu suları kullananlar devlete para ödüyorlar mı ? dedim. Görevimiz mikropluk ya... Genç bir karga cevap verdi... – Hayır ödemezler devlet o işi unutmuş... Buralarda su bedava. Hep kargalar gülüştük... Gak... guk. Saat altı oldu... Hoca hasırın üzerinde uyumuş... Kaldırıp yola çıktılar... Hoca böyle yerlerde dolaşırken bir geçtiği yoldan bir daha geçmez... Kaybolmayı göze alarak hep yeni yollar dener. Hocanın bu huyunu bilen metin Sakarya Şükriye vadisinden çıkarken Hacı Mercan köyü yoluna saptı. Burası Adapazarı'nın mafya tarlasıdır. Belde'nin mafyaları hep buradan yetişip yeryüzüne dağılır. Gak...Gak...Gak... bu mafyalar, sırasında Devletin ulaşamadığı hizmetleri de görür ancak kendi hesaplarına yazarlar. Fatura sonunda milletin önüne konur... Neyse... Gak Gak... Hoca geçen yıl Sapanca'da göle girerken sahilde yıkanan bir grup küçük çocuğa – nerelisiniz ? demişti... Çocuklar hep birlikte – Hacı Mercanlıyız, dediler. Hoca yine sordu – Büyüyünce ne olacaksınız ? çocuklar yine hep birlikte bağırıştılar... – Mafya olacağız...Mafya olacağız... Hoca ve üç kişilik piknik ekibini taşıyan 34 San 108 plakalı ford taunus Hacı Mercan yolundan inerek akşamüstü Sapanca'ya vardı... Gak.Gak. Olay bu...